Yükleniyor . . .

KORKULARIMIZ

KORKULARIMIZ

Korku ile büyür mü insan?

İnsan korkarak doğar. Korku; yaşama tutunduğumuz o ilk anda kendini ortaya koyma halidir. Attığımız ilk çığlıkla, evrene verdiğimiz ilk sesle kendini gösteren o ince tınının içine gizlenmiş tedirginlik hali ile tüm hikâyemiz başlamış olur. Belki de tüm bunlar başından sonuna kadar bizi hiç yalnız bırakmayan bu duygunun, gelişimini tanımlarken verdiğimiz mücadeledir.

Çünkü her ifadenin içinde biraz korku vardır. Başarıya yürüdüğümüz yolda, kaybedeceğimizi düşündüğümüz zamanlarda, yeni bir başlangıçta hatta sona yaklaştığımızda bile korku duygusu içimizde bir yerlerdedir.

Öğretilmiş korku

Bir bebeğin ilk adımları onun hayata karşı, tek başına dik duruşudur aslında. O, adım atmaya başlarken aslında etrafındaki kişiler, eşyalar ve birçok yolla hayatı tanımaya başlar aslında. Bu süreçte olabildiğince mutludur. Çünkü her şeyi keşfetmeye başlamıştır. Fakat bazılarımız; ‘Aman düşeceksin dikkat et. Oraya dokunma…’gibi cümlelerle kendimizdeki korkuları ona yansıtmış oluruz. Hatta dolaylı yoldan, deneyim dahi kazanmadan, anlamlandıramadığı korkuları öğretmiş bulunuruz.

 

Planlarımızı başkalarına atfettiğimiz de olur, tıpkı korkularımız gibi…

Canımızı en çok sıkan, kafamızı en çok karıştıran korkuları, sevdiklerimize anlatmayı, hatta aktarıp yük bırakmayı da çok severiz “Nasılsa rahatlamanın bir yolu olmalı bu hayatta…” diye düşünürüz.  “Bu meseleyi çözse çözse…” diye başlarız arayışlara. Kurbanlarımızsa genellikle en yakınlarımızdır. Kendimize benzetiriz çünkü onları. Böyle olunca sevdiklerimizle kendi asli korkularımızı müthiş bir tatmin duygusuyla paylaşırız. Böylece artık yalnız, yabancı ve eylemsiz hissetmeyiz kendimizi. Korkunun sırtımızdaki yükünü hafiflettik sanırız. Yani o asli korkular, bizden çıkmıştır artık. Bize çok yabancıdır. Yüzleşmek bir yana karşılaşmak dahi istemeyiz paylaşıma açık korkularımızı. Mesela sizin çocuğunuz nasılsa kedilerden korkuyordur (çünkü öyle öğrenmiştir) artık.  Sizin bir kediden korkmuş olmanızın ya da onun sizi model alarak bir kediden korkuyor olması, hiç önemli değildir artık. Bir park gezisinde rahatlıkla komşunuza “Aman! Benim çocuğumun kedilere alerjisi var! Uzak tutun onu!” diyebilir, böylece korkularınıza olan aidiyetlerinizden tamamen uzaklaşabilirsiniz.

 

Korku korkutmakla değil korkmakla başlar.

Örneğin; rakip gördüğümüz insana davranışımızdan tutunda, kaybetmek istemediğimiz, sarıp sarmalayıp pamuklara sardığımız kişi bile bize bunu yapar. Korku; her türlü olayın içinden çıkabilir. Sevdiklerimizin korkularının içinde nefes almaya bile çalışırız. Sonra eğitim hayatımızda geleceğimizi şekillendirirken karşımıza çıkar. Sonrasında ise iş hayatımızda en çok bizi korkutan tiplerle karşı karşıya kalırız. Zaten korkularla gelmişizdir bu güne... Korku, kural olarak vücut bulur beynimizde, günlük konuşma dilinde karşımıza çıkar. Siz korkmamak için her sorguladığınızda kurallar önünüze sürülecektir. İçinizdeki varoluş veya yaşadığınız herhangi bir deneyim, korkunun zihninizde çakmasına neden olur. Bu yetmiyormuş gibi bir çığlıkla hayata tutunduğumuz o ilk andan itibaren kendi rengimizi yaşama çabamızda bile içimizde  bir tutam “Ya yapamazsam? ”ya da “Nasıl olur? sorusu ile karşılaşırız.  Korkmayı öğrenmeden korkutmayı da tarif edememiş oluruz.

 

Korku-Öğrenilmiş çaresizlik-Kendini Gerçekleştiren Kehanet

Hayat devam ederken, birçok şeyi de sürekli öğrenmiş ve deneyimlemiş oluruz. Ve yaşamımız boyunca da hayat tecrübe ve bilgilerle ilerlemeye devam eder. Hem kayıplarımız hem de kazançlarımız bu süreçte birbiriyle kol kola gider. Fakat bazılarımız o kadar çok kaybeder ve başarısız olur ki bir noktadan sonra ‘Ne kadar çabalarsam çabalayayım olmayacak. Bunu da başaramayacağım…” demeye başlarız. İşte bu durum tam bir öğrenilmiş çaresizliktir halidir. Birkaç başarısızlıktan sonra artık yapamayacağına inanma ve pes etme hali. Bu bizde şimdiki ve gelecek zamanın korkularını yükler. Ve işin belki de kötü yanı Öğrenilmiş Çaresizliklerimizin kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşmesidir. Kendini gerçekleştiren kehanet; hep olumsuz düşünerek, kendimizi olumsuza alıştırmak ve bir şekilde olumsuz düşündüğümüz, kaçtığımız şeyin başımıza gelmesidir. Örneğin; sınava hazırlanan birinin sürekli ‘Bu yıl sınavı kazanamayacağım. Olmayacak’ gibi sözler söylediğini düşünelim. Bir noktadan sonra sınavı kazanamayacağı konusunda kendini ikna etmiş olacak ve sınava da çalışmamaya başlayacaktır. Böylece sürekli söylediği o şeyin gerçekleşme ihtimalini de artırmış olacaktır. Öğrenilmiş çaresizlikten başlayıp kendini gerçekleştiren kehanete kadar korku dinamik yol izleyecektir.

Ne yapmak lazım?

Korkumuzu tutkuyla kavuşturursak!

Sıkı sıkıya sarıldığımız korkularımıza, hayatımızın bir noktasından sonra tutkularımız eşlik ediyor ve işler tahmin ettiğimizden daha çok karışmaya başlayabiliyor. Nasıl mı? İçimizde korku olarak adlandırdığımız her ne varsa farkında olmadan tutkuyla ateşe verip üzerine gitmeye başlayarak. Sonuçlarının olumlu olabileceği gibi, doğru besleyemediğimiz bu karmaşık duygular bizi çıkmaza da sokabilir. İşin içine tutku girince daha çok korktun değil mi? Korkma! Tutku seni kasıp kavururken, korkularını da yok edecektir.

KORKULARIM VAR BENİM!

İçimden gelen bir ses bana haykırıyor. “Gerçekten korkuyu biz mi yaratıyoruz ?”diye sormaya başlıyorum. Hep aynı yoldan yürümemek için başka seçeneklerim de var.  İşte o gün fark ettim ki hayatla ilgili benzer aldığım virajlar da var.  Demek ki üzerine gittiğim konularda aynı. O zaman ver elini korku nereye kadar gidebiliyorsak gidelim.  Dipsiz bir kuyuda bilinmeze doğru insan belki de bildiği şeylerden korkmaya başlar.  Ya da tam tersine öğretilen kulaktan dolma şeylere…“Sınav zamanı geldi, korkuyorum”, tedbirsizliğimizden mi yoksa rakiplerimizden mi çekiniyoruz? Öyle çok şey var ki şu hayatta kazanıp ta tüketebileceğimiz… Bazen insanoğlu şekillendirmeye başlıyor iç sesi ile birlikte, korkularını!

 

12.06.2018

Yazının tüm hakkı saklıdır.

Zeynep TURAN.

Günün Ruh Hali
Ay, 18.19’a kadar boşlukta hareket edecek. Baş ağrısı hepimizin derdi. İfşa olan mesajlar gündeme bomba gibi düşecek. Evliliğinde sorun yaşayanlar, gemileri yakmaya karar verebilirler.
Zeynep Turan
Hakkında
Astroloji bir yol haritasıdır. Hayatınızla ilgili keskin bir viraj aldığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Peki, o zaman size bir soru; İçinde bulunduğunuz dönemin hayatınızdaki en zor dönem olduğuna nasıl karar veriyorsunuz? Astroloji bunları yıl yıl cevaplıyor! Zeynep Turan; doğum haritanızda yani horoscope haritanızda, size özel olayları anlatırken, olayları nasıl yöneteceğinize dair danışmanlık da veriyor…Siz doğum bilgilerinizi veriyorsunuz, Zeynep Turan doğum anınızdaki gezegen konumlarından hayatınızda neyin öne çıktığını anlatıyor.
Yükselenini Hesapla
2023 Karar
Gezegen hareketleri 2023’ün seçilmiş bir yıl olduğunu iddia ediyor...